Hiç Kimse Sıradan Olmak İstemez!
Eğer bir tezi tanımlamayı ihmal edersek, o tez iki ayağı kesilmiş bir albay gibidir. Etrafta zar zor topallaya topallaya gezinen bir tez de insana pek ciddi bir hava vermeyecektir. Tanımlamak ise özetlemek demektir. Öyleyse o zaman biz de özetleyelim.
Buyrun işte, Balzac’tan “zarif yaşam”ın ne olduğu hakkındaki görüşlere:
Zarif bir yaşam;
— görünür ve maddi yaşamın mükemmelleştirilmesidir,
— akıllı bir insanın gelirini harcama sanatıdır,
— her şeyi tıpkı herkes gibi yapıyor görünürken, bize hiçbir şeyi onlar gibi yapmamayı öğreten bir bilimdir,
— bize ait ve bizi çevreleyen her şeyde zarafetin ve gustonun gelişimidir,
— kişinin servetiyle kendini nasıl onurlandıracağını bilmesidir,
— asaletin nesnelere aktarımıdır,
— çalışkanlık ilkelerinin verimli kılınmasıdır,
— zarif bir yaşam sürmek için zengin doğmak ya da zengin olmak yeterli değildir: Hissetmek gerekir,
— zarafet, bir duygudan daha az sanat ise de aynı zamanda içgüdü ve alışkanlıkların sonucudur da,
— kişi zarif bir yaşam sürmek için en azından retorik olarak üzerinde çalışmış olmalıdır,
— satıcılar, işadamları ve beşeri bilimleri öğretenler zarif yaşamın kapsamı dışındadır,
— Paris’i sık sık ziyaret etmeyen bir kişi tam olarak asla zarif olmayacaktır…
Konuşma, yürüme, görgü; bunlar doğrudan bir insanın eylemleridir ve zarafet kanunlarına tabidirler. Masa, atlar, insanlar, arabalar, mobilyalar, evlerin bakımı: Bunlar deyim yerindeyse sadece gövdedir, yani şöyle demek lazım, dolaylı olarak bireye bağlıdırlar. Bizden türeyen her şeyi işaretleriz, onun için var oluşun bu aksesuarları zarafet özelliklerini taşısa da sanki düşünce merkezinden çıkarılmış gibi görünürler. Ve bunların geniş kapsamlı bir zarafet teorisinde sadece ikinci sırada yer tutması gerekir.
İnsan yürümeden, konuşmadan, harekete geçmeden ve yemek yemeden önce giyinir. Modaya, davranışlara ve konuşmaya ve benzeri şeylere ait eylemler her zaman kıyafetlerimizin bir sonucudur. Hayranlık uyandıran bir gözlemci olan Sterne, tüm nüktedanlığıyla, tıraşlı birinin sakallı biriyle aynı fikirde olmadığını öne sürmüştü. Hepimiz kıyafetlerin etkisi altındayız. Giyinmiş olan sanatçı çalışmayı bırakıyor. Bir kadın güne başladığı sabahlık ile akşam gideceği balo için süslenmesinin arasında birçok kıyafet değiştiriyor: Yani sizler bu ikisinin birbirinden tamamen farklı kadınlar olduğunu söyleyebilirsiniz…
Sanatçı her zaman mükemmeldir. Kendine ait bir zarafeti ve hayatı vardır; çünkü onunla ilgili her şey onun zekasını ve yüceliğini yansıtır. Ne kadar sanatçı varsa o kadar da yeni fikirlerle karakterize edilen hayat vardır. Onlar zorunlu bir modaya tabi tutulamazlar: Çünkü bu kontrol edilemez varlıklar istedikleri zaman her şey moda olabilir. Eğer yığınlarca parası varsa bile bu sadece onları tahvil etmek içindir.
Bir sanatçı istediği gibi yaşar ya da yapabildiği gibi…