Açıklama
Boksörlüğün teknik tarafında, genç adamın gücünde hiçbir eksiklik yoktu. Her şey tamdı, ama bir şey eksikti; hilebazlık, kötülük. Bu dünya çirkin işlerle, hilelerle dolu bir dünyaydı. Nice boksör menajerlerin, organizatörlerin, bahisçilerin oyuncağı olmuş, tek amaçları para kazanmaya dönüşmüştü. Oysa boks güzel bir spor, izleyene zevk verecek, çok heyecanlar yaşatacak bir oyundu. Pat Glendon bunları düşünüyordu; çünkü o işin sadece spor tarafıyla ilgileniyor, babasının umudunu yaşamak, şampiyon olmak sonra da evine yani dağlarına geri dönmek istiyordu. Bir hedefi daha vardı; o da aşkını, hayatının kadınını bulmaktı. Bundan da hiç şüphesi yoktu. İçinde utangaç bir çocuk vardı; kirlenmemiş, sahtekârlık nedir bilmeyen, namusuyla yaşayıp doğayla içi içe olmak dışında başka bir zevk aramayan.
Edebiyat seven, şiir okuyan bir boksördü o. Belki de böylesi ilk kez gelmişti ringlere…